Reklam

Free Image Hosting At site

16 Eylül 2010 Perşembe

"Kadınlar güzel gözüksün diye modacı oldum"

"Kadınlar güzel gözüksün diye modacı oldum"
Siren Ertan moda ikonundan moda tasarımcılığına uzanan öyküsünü anlattı
12 Eylül 2010 Pazar, 12:34:51
Siren Ertan sosyetenin en güzel kadınlarından biri... Katıldığı her davette giydiği her kıyafetle adından söz ettirmeyi başarıyor. Çocukluk günlerinden bu yana el becerisi olduğunu söyleyen Ertan, bu el becerisini mesleğe dönüştürmek için Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarım Bölümü’nde okumuş... Ve zamanı tüm renkleri barındıran en sevdiği şehrin ismini kendi ismine ekleyip özel markasını yarattı. Siren Ertan İstanbul...

• Tasarımcılığa nasıl başladınız ve Siren Ertan İstanbul nasıl ortaya çıktı?
Ben tüm anlatılan çocukluk hikâyelerime göre; ister giyimde ister dekorasyonda olsun görselliğe düşkün bir çocukmuşum. Gözüm, el becerilerim, kara kalem resmim çok iyiydi. Neticesinde de üniversite seçimimi Güzel Sanatlar Fakültesi-Tekstil Tasarımı Bölümü’nden yana yaptım. Farklı işlerde çalıştıktan sonra çevremden gördüğüm teşvik ve taleple yedi yıl önce kendi atölyemi ve markam ‘Siren Ertan İstanbul’u kurdum.

• Kıyafetleriniz içinde kadınlar kendilerini prenses gibi hissetsinler diye tasarlanmış sanki?
Benim açımdan bu harika bir söylem! Çünkü ben kadınlar hep öyle hissetsinler ve hayatlarında olabilecekleri en güzel halleriyle gözüksünler diye bu mesleği seçtim.

• Turizm işine de girdiniz. Oteliniz 7800’ün de tasarımına bakınca sizin elinizin değdiği görülüyor. Tasarımlarınız olduğu gibi müşterilerinizi şımartmak için dizayn edilmiş sanki. Ne gibi katkılarınız oldu 7800’ün tasarımında?
Benim bazı aksesuvarları seçmek, yaşam desteği vermek ve misafirlerimizi ağırlamaktan başka bir etkim yok 7800’de. İltifatınız tamamıyla eşime gitmeli. Çünkü ben 7800 Çeşme yatırımımızı riskli bulduğumdan ve eşimle beni çok ayrı bırakacağından çok karşı çıkmıştım.

• Bir markanın başarısı neye bağlı sizce? Kendi markanızı yaratırken riskli bir iş yaptığınızı düşündünüz mü?
Kendime ve ürünüme güveniyordum. Ama marka olmak ya da yaratmak kolay bir şey değil. Çok büyük bir emek, uzun mesai saatleri, sabır, azim, sebat gerektirir. Başardıysam ne mutlu bana... Özveri ile çalışmamın karşılığını aldım demektir.

• Bir kıyafeti oluştururken en zorlandığınız süreç hangisi?
Sadece o kıyafetle vedalaşmak! Çünkü her birine en önemli günümde kendim giyecekmişim gibi özen gösteririm. Benim atölyemde ben ve müşterim için her aşama keyiflidir.

• Tasarımlarınız en çok ne tip kadınlara hitap ediyor?
‘Haute couture’ü eşsiz yapan yanı; her renkte, her vücutta, her ruhta kadına en uygun kıyafeti yapabilme şansınızdır. Bu her gün yeniden başlayan bir heyecandır ve beni işime âşık eden de budur.

• Kıyafetlerinizin ana vurgusu ne?
Kadınları her daim görmek istediğim; zarif, asil, elegan, romantik ama güçlü halleri ile vurgulamak.

• Giydirmek mi daha keyifli giyinmek mi?
Son yedi yıldır kesinlikle giydirmek!

• Siz bu sezonun trendi olan canlı renkleri en iyi taşıyanlardansınız. Kendinize en çok hangi renkleri yakıştırırsınız?
Ben giyinmeye aynanın karşısında resim yapmak gibi bakarım. Ekru en sevdiğim renktir. Canlı renklerden ise bana en çok fuşyanın yakıştığı söylenir.

• Aksesuvarda mı yoksa kıyafette mi iddialı renkleri kullanmayı seversiniz?
Bu kıyafetime ve ortamına göre değişir ama aksesuvar kullanmayı çok severim. Çünkü şıklık, farklılık, stil ayrıntılarda gizlidir. Yoksa herkes aynı elbiseyi satın alabilir..

• Kendi stilinizle ilgili “Bu tam benlik’’ dediğiniz neler var?
O kadar çok şey var ki; bol paça pantolonlar, blazer ceketler, erkek gömlekleri, straplez elbiseler, yüksek ve ince topuklar...

• Oscar Wilde “Moda o kadar sıkıcı bir şeydir ki bu yüzden her 6 ayda bir değiştirmek zorundayız’’ demiş o yüzden mi birine alışmadan hemen diğeri geliyor?
Hayır sektörleri yaşatmak için sık sık değişiyor.

• En sevdiğiniz klasik parça hangisi?
Çok uzun yıllar her yerde kullanabildiğimden ve markasından her daim tamir-yenileme hizmeti alabildiğimden bana karşılığını fazlasıyla geri veren Hermes çantam.

• Sizce bir çantada marka mı önemli kullanışlı olması mı?
Çanta ve ayakkabının kalitelisini çok ucuza alamazsınız. Ayrıca ben her dünya markasının markalaşma sürecine büyük saygı duyarım. Bu süreçte kullanışlı ve özel olanlar ayakta kalır zaten.

• Gardırobunuzda en çok hangi marka var?
Tabii ki en çok kendi markam ‘Siren Ertan İstanbul’. İnsanın giysisinin içinde kendi isminin yazmasından daha keyifli ne olabilir ki!

• Türk erkeklerinin modaya bakışını nasıl buluyorsunuz?
Sizce anlıyorlar mı? Sorumluluk olarak gördüğümden ülkemin hemen hemen her bölgesinde bulundum. Kars’ta siyah deri blazer ceket giymiş delikanlı gördüm ve çok etkilendim. Bence içlerinde var ama maddi endişeler yeteri kadar özen gösterememelerine neden oluyor.

• Çevrenizdeki kadınlar sizce kendisi için mi birbirleri için mi yoksa erkekler
için mi giyiniyor?
Başkalarını bilemem ama ben ikimiz için giyinirim.

• Türk kadınlarının giyim tarzlarında neleri eleştirirsiniz?
Aşırı ihtiras zorlama görüntüyü getirir. Bir kıyafeti sadece bedeninizle değil, ruhunuzla da giymelisiniz. Yoksa taşıyamazsınız. Bu duruşunuza yansır ve tüm doğallığınızı kaybedersiniz. Oysa en önemli nokta budur.

• Son olarak sizin gibi şık olmak isteyen hanımlara bir öneriniz var mı?
Her zaman derim ki; moda ile eğlenin ama gardırobunuzun yüzde doksanı proporsiyonlarınız düşünülmüş, rengiyle, kumaşıyla, kalıbıyla size en uygun kıyafetlerden oluşsun. Bunları günün modasından parçalarla harmanlayın. Bir de buna yerine göre giyinmeyi ve yüksek zevki de eklerseniz hemen fark edilirsiniz. Ve inanın bana ‘iyi giyinmek’ hayatınızı hiç çaktırmadan etkiler!

“Krizleri alışveriş yaparak aşabiliriz”
• Ekonomik kriz varken bu kadar lüks tüketim yapmamız normal mi sizce?
Örneğin Nişantaşı’na gidiyorum her üç kadından birinde fiyatı en az 3 bin lira olan çantalar var. Ama eşlerine sorarsanız ekonomi kötüye gidiyor...
Her birey yaşamak için az ya da çok bir miktar harcar. Özellikle imkânı olanlar kriz dönemlerinde daha çok harcamalıdır ki insanlar işlerinden, ekmeklerinden olmasınlar. Şahsen ben krizden sonra almak istediğim ürünleri kendi ülkemden almaya ve yurtdışı seyahatlerimizi en aza indirgemeye dikkat ediyorum. Çünkü bir sandviç bile yesem ülkemdeki domates üreticimizi, fırıncımı desteklemek
istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder